Restaking Nedir ve Neden Ortaya Çıktı?
Restaking, Ethereum gibi bir ağda halihazırda stake edilmiş varlıkların ikinci kez farklı amaçlar için güvenlik sağlamada kullanılması anlamına gelir. Temel olarak bir token, bir ağda doğrulama yapmak için stake edildikten sonra, başka bir ağ ya da protokol için ek güvenlik katmanı oluşturmak üzere yeniden değerlendirilir.
Bu fikir, blokzincir altyapısının karmaşıklaşmasıyla birlikte doğmuştur. Farklı rollup’lar, oracle sistemleri, veri katmanları ve middleware protokoller, kendi güvenlik yapılarını kurmakta zorlanmaktadır. Bu zorluklar karşısında restaking, mevcut stake’leri bir güvenlik hizmeti olarak kullanarak yeni zincirlere “güvenliği paylaşma” imkânı sunar.
Restaking-as-a-Service: Güvenliğin Paylaştırılabilir Hâle Gelmesi
Restaking-as-a-Service (RaaS), bu yeniden güvenlik sağlama sürecini ürünleştirerek hizmet modeli haline getiren bir altyapı yaklaşımıdır. Stake edilen varlıkları farklı protokoller arasında yönlendiren ve güvenliği modüler bir biçimde “kiraya veren” sistemler sayesinde, güvenlik artık sadece zincirin içinden değil, ağlar arası sunulabilir hale gelir.
Bu hizmet modeli, yeni kurulan rollup’lar ya da oracle ağları gibi güvenliği sıfırdan oluşturması zor olan yapılara hızlı ve ekonomik güvenlik çözümleri sunar. Stake sahipleri ise ellerindeki teminatı yalnızca bir yerde değerlendirmek yerine, aynı teminat üzerinden ek getiri kazanabilir. Bu da stake ekonomisinin derinleşmesine katkı sağlar.

EigenLayer’ın Rolü: Altyapının Kalbindeki Yenilikçi Protokol
Restaking kavramının pratikte uygulanabilir hâle gelmesini sağlayan öncü protokol EigenLayer olmuştur. EigenLayer, Ethereum üzerinde stake edilmiş ETH’nin veya likit stake token’larının (örneğin stETH, rETH) izinli şekilde yeniden stake edilmesine olanak tanır. Bu sistem sayesinde Ethereum üzerindeki güvenlik, bağımsız sistemler ve uygulamalara aktarılabilir.
EigenLayer, restaking yapılan varlıklar için “slashing condition” adı verilen yeni kurallar tanımlar. Bu koşullar, stake edilen token’ların yalnızca Ethereum için değil, aynı zamanda dış protokoller için de disiplin sağlayacak biçimde yapılandırılmasını mümkün kılar. Böylece EigenLayer, Ethereum’un mevcut doğrulayıcı ekonomisini daha esnek ve güvenliği dışa aktarılabilir bir yapıya dönüştürür.
Aktif Stake’in Yeniden Kullanımı: Daha Fazla Güvenlik, Daha Fazla Risk mi?
Restaking, aktif olarak stake edilmiş varlıkların aynı anda birden fazla protokole hizmet etmesini sağlar. Bu da güvenlik kaynaklarının verimliliğini artırır, çünkü ek sermaye gerekmeksizin yeni sistemlere koruma sağlanabilir. Fakat bu durum, sistemsel riskleri de beraberinde getirir.
Bir doğrulayıcı, Ethereum’un yanı sıra başka bir oracle ağına da restake ile katıldığında, her iki protokolün güvenliği aynı teminata dayanır. Bu da “kümülatif slashing riski” oluşturur: herhangi bir ağda kural ihlali olursa, stake edilen varlık hem Ethereum hem de diğer protokoller için ceza alabilir. Bu nedenle restaking, daha yüksek getiri ile birlikte daha yüksek sorumluluk ve dikkat gerektirir.

Slashing Riskleri ve Teminatın Paylaşımı
Restaking yapısında en hassas konulardan biri, slashing mekanizmasının çoklu protokoller arasında nasıl çalışacağıdır. Geleneksel staking modelinde yalnızca tek bir ağda doğrulama yapan stake’ler, yalnızca o ağın kurallarına tabidir. Ancak restaking ile birlikte bir stake, aynı anda birden fazla protokol için yükümlülük taşıdığı için slashing riski de çarpan etkisiyle büyür.
Örneğin bir doğrulayıcı, Ethereum ağında düzgün çalışsa da restake ettiği bir middleware protokolünde hata yaparsa, teminatı tamamen ya da kısmen cezalandırılabilir. Bu durumda kullanıcıların stake’lerini yeniden değerlendirmesi, hangi protokollere restake edileceği konusunda temkinli stratejiler belirlemesi gerekir. Teminat paylaşımı, getiri potansiyelini artırırken, hatalı yapılandırılmış ağlar yüzünden ağ çapında sistemik riski de beraberinde getirebilir.
Restaking’i Kullanan Protokoller: Oracle’lar, Rollup’lar, Middleware Hizmetleri
Restaking hizmetinden faydalanan sistemlerin başında veri odaklı protokoller (oracle’lar) gelir. Chainlink benzeri oracle sistemlerinin yanı sıra, veri erişimi, kimlik doğrulama, köprü (bridge) altyapısı veya Layer 2 rollup’lar gibi birçok sistem de restaking ile güvenlik elde etmeye başlamıştır.
Özellikle yeni kurulan rollup’lar için sıfırdan doğrulayıcı seti kurmak ve stake ekonomisi oluşturmak oldukça maliyetlidir. Bu noktada restaking, dış kaynaklardan güvenliği esnek, hızlı ve ekonomik şekilde temin edebilmelerini sağlar. Aynı zamanda middleware katmanları da restaking ile donatıldığında, ağlar arası geçişlerde ve modüler yapıların entegrasyonunda ölçeklenebilir güvenlik sunar.

Restaking-as-a-Service Sağlayıcıları Kimlerdir?
Restaking’i teknik bir ürün ve hizmet olarak sunan platformlar, “Restaking-as-a-Service” (RaaS) sağlayıcıları olarak adlandırılır. Bu yapılar, bireysel doğrulayıcılar ya da stake havuzlarına, farklı protokollere restake edebilme olanağı sunar. En bilinen örnek EigenLayer olsa da, ekosistemde bu altyapıya entegre olan ya da üzerine inşa eden birçok yeni katman ortaya çıkmıştır.
RaaS sağlayıcıları, kullanıcıların stake’lerini nasıl yönlendirecekleri, hangi protokollere restake edileceği, hangi risk seviyesinin kabul edileceği gibi süreçleri kolaylaştıran arayüzler ve akıllı sözleşmeler sunar. Aynı zamanda slashing koşullarını yöneten politika motorları, delegasyon sistemleri ve gelir paylaşım modelleri de bu servislerin bir parçasıdır. Bu sayede doğrulayıcılar teknik detaylarla uğraşmadan, farklı sistemlere güvenlik sağlayarak ek gelir elde edebilir.
Likidite ve Kompozisyon Avantajları: Ekonomik Etki
Restaking, yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda sermaye verimliliği açısından da blokzincir ekonomisini derinleştiren bir yenilik sunar. Geleneksel stake sistemi, sermayeyi kilitler ve başka yerlerde değerlendirilmesini engeller. Ancak restaking, aynı stake edilmiş varlığın birden çok protokolde kullanılması sayesinde ekonomik kompozisyon yaratır.
Bu durum, likit staking token’larının (stETH, rETH gibi) yaygınlaşmasıyla birleştiğinde daha da etkili olur. Kullanıcılar hem likit kalır hem de bu token’ları restaking yaparak ilave getiriler elde edebilir. Böylece sermaye blokzincir içinde daha aktif, dolaşımda ve üretken hâle gelir. Ancak bu yoğun kompozisyonun ekonomik şoklarda likidite risklerini artırabileceği de unutulmamalıdır.

Geliştiriciler ve Validatörler İçin Yeni Sorumluluklar
Restaking mimarisi, yalnızca stake sahiplerini değil, bu sistemin altyapısını kuran geliştiricileri ve güvenliği sağlayan validatörleri de doğrudan etkiler. Geliştiriciler açısından bakıldığında, restaking protokolüne entegre bir hizmet inşa etmek demek, yalnızca performans değil aynı zamanda slashing kurallarına uyumluluk, veri tutarlılığı ve risk yönetimi konularını da düşünmek anlamına gelir.
Validatörler içinse sorumluluk iki katına çıkar: sadece Ethereum gibi ana ağın kurallarını değil, restake edilen her protokolün de kurallarını eksiksiz uygulamak gerekir. Bu durum validatörlerin, daha fazla teknik bilgiye, takip sistemine ve otomatik hata önleme mekanizmalarına sahip olmasını zorunlu kılar. Aksi hâlde bir protokolde yapılan hata, tüm stake’in cezalandırılmasıyla sonuçlanabilir.
Web3 Güvenliğinin Geleceği: Modüler, Paylaşımlı ve Hizmet Olarak Sunulan Bir Yapı
Restaking ve RaaS modelleri, Web3 güvenliğini merkezi olmayan ama hizmet olarak sunulabilir hâle getirmektedir. Bu yeni paradigma, blokzincir güvenliğini silo yapılar yerine, protokoller arası ortak bir kaynak haline dönüştürür. Yeni kurulan protokoller sıfırdan doğrulayıcı seti oluşturmak zorunda kalmaz; mevcut stake ekosisteminden modüler şekilde faydalanabilir. Bu mimari, yalnızca teknik verimlilik değil, aynı zamanda Web3’ün sürdürülebilir büyümesi için ekonomik bir zemin oluşturur. Her protokol, ihtiyaç duyduğu kadar güvenliği dışarıdan temin edebilir, bu güvenlik karşılığında stake sahiplerine ödül sunabilir. Bu da güvenliğin bir ağ özelliği olmaktan çıkıp, paylaşılan bir kaynak ve teşvik sistemine dönüşmesi anlamına gelir.