AI Balon mu? Yapay Zekâ Çılgınlığının Geçmiş Finans Balonlarıyla Karşılaştırmalı Analizi

Yapay zekâ yatırımları güçlü bir ekonomik potansiyele dayanıyor olsa da, hisse fiyatlarındaki hızlı yükseliş zaman zaman gerçek kullanım büyümesini aşan bir iyimserlik içeriyor.
AI Balon mu? Yapay Zekâ Çılgınlığının Geçmiş Finans Balonlarıyla Karşılaştırmalı Analizi

1990’lardaki Dot-Com Balonu ile AI Yatırım Dalgasının Benzerlikleri

Yapay zekâ yatırımlarında son yıllarda yaşanan hızlı genişleme, birçok analistin 1990’ların sonundaki dot-com balonunu hatırlamasına neden oldu. O dönemde internetin dünyayı kökten değiştireceği beklentisi, iş modeli tam oturmamış şirketlerin bile astronomik değerlemelere ulaşmasına yol açmıştı. Bugün ise benzer bir anlatı, “AI devrimi” etrafında şekilleniyor. Çok erken aşamadaki girişimlere bile milyarlarca dolarlık fon aktarılması ve yatırımcıların fırsatı kaçırmamak için agresif davranması, dot-com döneminin belirgin davranış kalıplarıyla örtüşüyor.

Bununla birlikte günümüzde tablo tamamen aynı değil. Bugün AI ekosistemini taşıyan çekirdek şirketler hâlihazırda güçlü bilançolara ve istikrarlı nakit akışlarına sahip büyük teknoloji devlerinden oluşuyor. Nvidia, Microsoft, Google gibi firmalar yapay zekâya ilişkin yatırımlarını spekülatif bir hikâyeden ziyade somut gelir artışlarıyla destekliyor. Dolayısıyla AI etrafında zaman zaman abartılı fiyatlamalar görülse bile, temeldeki altyapı ve finansal zemin dot-com dönemine kıyasla çok daha sağlam.

2008 Mortgage Krizinde Görülen Aşırı Kredi Genişlemesi ve Bugünkü AI Sermaye Akımları

2008 krizinin temelinde aşırı gevşeyen kredi politikaları, düşük teminatlı mortgage ürünleri ve yapay şekilde şişirilen varlık fiyatları yer alıyordu. Bugünkü AI rüzgârında doğrudan kredi balonu bulunmasa da, yatırımcı davranışındaki benzerlikleri görmek mümkün. Erken aşama AI projelerinin çok kısa sürede yüksek değerlemelere ulaşması, sermaye dağılımında seçiciliğin azaldığını ve “her AI projesi değerlidir” algısının güçlendiğini gösteriyor.

Yine de iki dönem arasında önemli bir fark var. 2008’de finansal sistemin tamamı yüksek kaldıraçla bağlı bir yapıdaydı ve çöküş tüm ekonomiyi birlikte sürükledi. Günümüzde AI yatırımları daha çok hisse senedi piyasaları, girişim sermayesi fonları ve büyük teknoloji şirketlerinin Ar-Ge bütçeleri üzerinden ilerliyor. Bu nedenle, yapay zekâ alanında yaşanabilecek ani bir düzeltme büyük bir finansal krize dönüşmek zorunda değil; ancak teknoloji hisseleri üzerinde sert dalgalanmalar yaratabileceği ve piyasa güvenini kısa sürede zayıflatabileceği de açık.

NVIDIA, AMD ve Büyük Teknoloji Hisselerinin Değerlemelerinde Oluşan Şişkinlik Sinyalleri

Yapay zekâ çılgınlığının en görünür etkisi, çip üreticilerinin ve büyük teknoloji firmalarının hisse fiyatlarında yaşanan hızlı yükselişte görülüyor. Özellikle Nvidia’nın son yıllarda ulaştığı devasa piyasa değeri, güçlü finansal sonuçlarla desteklense de “sürdürülebilirlik” tartışmalarını beraberinde getiriyor. Yapay zekâya olan talep arttıkça, bu şirketler ciddi gelir büyümeleri kaydetti; ancak bu büyümenin ne kadar süre devam edeceği konusunda belirsizlik sürüyor.

Benzer bir durum AMD ve diğer AI temalı teknoloji hisseleri için de geçerli. Bazıları güçlü temellere dayanırken, bazıları yalnızca “AI etiketi” taşıdığı için piyasanın dikkatini çekiyor. Son düzeltme dönemlerinde görülen ayrışma, temeli sağlam olmayan AI hisselerinin çok daha sert değer kayıpları yaşadığını, buna karşın güçlü bilançosu olan devlerin sarsıntıyı daha iyi absorbe ettiğini gösterdi. Bu tablo, AI piyasasında seçici bir balonlaşma riskinin varlığını işaret ediyor.

Piyasa Psikolojisi: “Kaçırma Korkusu”nun (FOMO) Balon Oluşumundaki Rolü

Finans balonlarının en güçlü yakıtlarından biri her zaman psikolojik dinamikler olmuştur. Yapay zekâ alanında da “kaçırma korkusu” yatırımcı davranışlarını belirgin şekilde etkiliyor. Sosyal medya, finansal içerik platformları ve şirket sunumlarında kullanılan gelecek odaklı anlatılar, yatırımcıların rasyonel değerlemelerden ziyade “fırsatı kaçırmama” duygusuyla hareket etmesine yol açıyor. Bu durum, kısa sürede sert fiyat hareketleri ve spekülatif dalgalar oluşturuyor.

FOMO’nun etkisi özellikle küçük ve orta ölçekli AI hisselerinde daha belirgin. Bu şirketlerin bir kısmı henüz net gelir üretmeden büyük talep gördüğü için, fiyatlar haber akışından veya piyasa algısından çok daha fazla etkileniyor. Yatırımcıların toplu giriş ve çıkış davranışları, grafikleri balon oluşumuna benzer şekilde hızla yukarı ve ardından sert aşağı yönlü hareketlere sürüklüyor.

Altyapı ve Talep Uyumsuzluğu: Gerçek Kullanım Büyümesi ile Hisse Fiyatları Arasındaki Mesafe

Yapay zekâ yatırımlarında görülen hızlı değer artışının arka planında güçlü bir büyüme beklentisi olsa da, gerçek kullanım hacmi ile piyasa fiyatlaması arasında belirgin bir zaman farkı bulunuyor. Büyük teknoloji şirketleri bugün dev ölçekli veri merkezleri inşa ederken, kurumsal müşterilerin AI çözümlerini iş süreçlerine tam olarak entegre etmesi zaman alıyor. Bu nedenle altyapı yatırımları hızla büyürken, talep tarafının aynı ivmeyi kısa vadede yakalayıp yakalayamayacağı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Aradaki zaman farkı, özellikle donanım odaklı şirketlerde fiyatlamaların ileriye dönük aşırı iyimser beklentileri yansıttığı yönünde yorumlara yol açıyor.

Buna ek olarak, yapay zekâ uygulamalarının yüksek maliyetli çalıştırma gereksinimleri de talep tarafında bir frenleyici unsur oluşturuyor. Kurumlar için büyük dil modelleri, görüntü işleme sistemleri ve otomasyon çözümleri önemli verimlilik potansiyeli barındırsa da, bu teknolojilerin hayata geçmesi ciddi teknik uzmanlık, güvenlik mimarisi ve yatırım maliyeti gerektiriyor. Dolayısıyla hisselerde görülen hızlı yükseliş, yapay zekâ kullanımının gerçek ekonomik yayılım hızından zaman zaman daha hızlı ilerliyor. Bu uyumsuzluk, piyasanın aşırı fiyatlama riskine açık olduğunun önemli göstergelerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Yapay Zekâ Yatırımlarına Yön Veren Makroekonomik Koşullar ve Likidite Etkisi

AI yatırımlarındaki güçlenmenin bir diğer nedeni de makroekonomik koşullar ve piyasadaki likidite bolluğu. Pandemi sonrası dönemde birçok ülkede uygulanan genişleyici para politikaları, teknoloji hisselerine önemli bir sermaye akışı yarattı. Enflasyonun kontrol altına alınmaya başlanması ve faiz artış döngüsünün yavaşlamasıyla, yatırımcılar yeniden büyüme odaklı varlıklara yöneldi. Bu durumu fırsat bilen teknoloji devleri ise AI yatırımlarını hızlandırdı ve piyasada yeni bir sermaye yoğunluğu oluştu.

Likidite geniş olduğunda yatırımcıların risk alma iştahı artar; bu da yapay zekâ gibi “yüksek potansiyel – yüksek belirsizlik” barındıran alanlara daha fazla fon yönlendirilmesine neden olur. Ancak bu dinamiğin tersine dönebileceği de göz ardı edilmemeli. Küresel faizlerin yeniden yükselmesi, jeopolitik gerilimlerin artması veya ekonomik büyümenin yavaşlaması durumunda, AI yatırımlarına yönelik fon akışlarının hızla zayıflayabileceği değerlendiriliyor. Bu nedenle mevcut fiyat seviyeleri, büyük ölçüde makro koşulların desteklediği bir dönemin ürünüdür.

Tarihsel Balonlardan Çıkarılan Dersler: AI Piyasasında Riskler ve Kırılgan Alanlar

Finansal tarihte yaşanan balonların ortak noktalarından biri, yatırımcıların uzun vadeli potansiyeli abartarak kısa vadeli gerçekleri göz ardı etmesidir. Dot-com, konut piyasası ve diğer spekülatif dönemlerde görülen en temel hata, tüm sektörün aynı hızda kazanç sağlayacağının varsayılmasıydı. Bugün de AI alanında benzer bir beklenti tuzağının oluştuğu görülüyor. Tüm şirketlerin yapay zekâdan eşit ölçüde yararlanamayacağı, bazı projelerin ticarileşemeyeceği ve pazarın uzun vadede daralabileceği gerçeği yatırımcılar tarafından her zaman hesaba katılmayabiliyor.

AI ekosisteminin kırılgan alanları yalnızca finansal değil, teknik yapıdan da kaynaklanıyor. Veri güvenliği, altyapı maliyetleri, tedarik zinciri bağımlılıkları ve yazılım maliyetleri, teknolojinin ölçeklenmesi önünde ciddi engeller oluşturuyor. Ayrıca düzenleyici kurumların yapay zekâ kullanımına yönelik kısıtlamaları artırması da bazı şirketlerin büyüme hızını yavaşlatabilir. Bu nedenle geçmiş balonlardan çıkarılan dersler, AI yatırımlarında dengeli hareket etmenin önemini destekleyen güçlü uyarılar sunuyor.

AI Teknolojisinin Gerçek Ekonomik Değer Üretme Kapasitesi ve Sürdürülebilirlik Tartışması

Yapay zekânın gelecekte ekonomiye ciddi bir değer yaratacağı konusunda geniş bir mutabakat bulunuyor. Otomasyonun artması, verimlilik kazanımları, sağlık, üretim, lojistik ve finans gibi sektörlerde hızlanan dijitalleşme, uzun vadede güçlü bir büyüme potansiyeli sunuyor. Ancak bu potansiyelin ne kadarının bugünkü yüksek büyüme beklentisini karşılayabilecek hızda gerçekleşeceği belirsiz. Teknolojinin ekonomik etkinin hissedilir seviyeye ulaşması, bazı alanlarda yıllar hatta on yıllar sürebilir.

Bu noktada tartışmanın merkezinde “fiyatlama ile gerçek değer arasında oluşan mesafe” bulunuyor. AI şirketlerinin hisse fiyatları geleceğin ekonomik değerini şimdiden fiyatlıyor olabilir; ancak bu değer yaratımının gerçekleşme hızı şu an için öngörülebilir değil. Dolayısıyla yapay zekâ bir balon değildir demek mümkün değil; ancak bütünüyle bir balon olduğunu söylemek de doğru olmaz. En gerçekçi yaklaşım, AI piyasasının hem güçlü bir uzun vadeli temele hem de kısa vadede şişkin fiyatlamalara aynı anda sahip olduğunu kabul etmekten geçiyor.

Ninja News’te sunulan içerikler, yalnızca genel bilgilendirme amaçlıdır ve yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir. Ninja News’te paylaşılan bilgiler hiçbir şekilde bireysel yatırım kararlarınızı yönlendirmek için kullanılmamalıdır. Ninja News içeriklerine göre yatırım kararı kalan kullanıcıların yatırımlarından doğan tüm sorumluluk kullanıcılara aittir, hiçbir şekilde Ninja News, ortakları, iştirakleri veya çalışanları sorumlu tutulamaz. Sorumluluk Reddi Beyanı’nın tamamını okumak için tıklayınız.

İlgili Rehber İçerikleri