Cari Dengenin Tanımı ve Ekonomideki Yeri
Cari denge, bir ülkenin belirli bir dönem içerisinde diğer ülkelerle yaptığı mal, hizmet, gelir ve transfer işlemlerinin toplam sonucunu ifade eden ekonomik göstergedir. Temelde, ülkenin dış dünyayla olan ekonomik ilişkilerinin kâr-zarar tablosu gibidir. Cari denge, ödemeler dengesinin en önemli kalemlerinden biridir ve ülkenin ekonomik yapısının dış kaynaklara ne ölçüde bağımlı olduğunu ortaya koyar. Eğer bir ülke dışarıya sattığından (ihracat) daha fazla mal ve hizmet satın alıyorsa (ithalat), cari açık verir; tam tersi durumda ise cari fazla oluşur.
Cari denge, ekonomik büyüme, döviz kurları, yatırım akımları ve para politikası gibi unsurlar üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Bu denge, bir ülkenin üretim kapasitesinin küresel rekabet gücüyle ne kadar örtüştüğünü gösterir. Uzun süreli cari açık, ekonominin dış borçla finanse edildiğini işaret ederken, cari fazla veren ülkeler genellikle sermaye ihraç eden, tasarruf fazlası yaratan ekonomiler olarak öne çıkar.
İhracat, İthalat ve Gelir Dengesinin Rolü
Cari dengeyi belirleyen en önemli unsurlar ihracat, ithalat ve dış gelir akımlarıdır. İhracat, ülkenin yurtdışına sattığı mal ve hizmetlerden elde ettiği döviz gelirini temsil ederken; ithalat, yurtdışından satın alınan ürünler nedeniyle ülke dışına çıkan dövizi ifade eder. Bu iki kalem arasındaki fark, dış ticaret dengesini oluşturur. Ancak cari denge yalnızca mal ticaretine bağlı değildir; hizmet ticareti, yatırım gelirleri ve karşılıksız transferler de önemli bileşenlerdir.
Örneğin turizm gelirleri, yazılım hizmet ihracatı veya yurtdışında çalışan vatandaşların ülkeye gönderdiği dövizler, cari dengeyi güçlendirici unsurlardır. Buna karşılık, dış borç faiz ödemeleri veya yabancı yatırımcıların kâr transferleri cari denge üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Dolayısıyla cari denge, yalnızca ticaretin değil, sermaye ve gelir akışlarının da bütüncül bir göstergesidir.

Cari Fazla ve Cari Açık Kavramları: Ne Anlama Geliyor?
Cari fazla, bir ülkenin dış dünyaya sattığı mal ve hizmetlerin, aldığı mallardan fazla olması durumudur. Bu, ülkenin tasarruf fazlasına sahip olduğunu ve dış finansmana ihtiyaç duymadığını gösterir. Cari fazla veren ülkeler genellikle güçlü sanayi altyapısına, yüksek ihracat kapasitesine ve rekabetçi üretim modellerine sahiptir. Almanya, Japonya ve Güney Kore bu yapıya sahip ekonomilere örnektir.
Cari açık ise, ithalatın ihracattan fazla olduğu, yani ülkenin dış kaynaklarla finanse edildiği durumu ifade eder. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde cari açık genellikle yatırım ve büyüme sürecinin bir yan ürünü olarak görülür. Ancak bu açık, kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edildiğinde kırılganlık yaratabilir. Cari açığın sürdürülebilirliği, finansman kaynaklarının kalitesi ve uzun vadeli yapısıyla doğrudan ilişkilidir.
Döviz Kurları ve Cari Denge Arasındaki İlişki
Döviz kuru hareketleri, cari denge üzerinde çift yönlü bir etkiye sahiptir. Yerel para biriminin değer kaybetmesi, ihracatı teşvik ederken ithalatı pahalı hale getirir ve cari açığın azalmasına katkı sağlayabilir. Buna karşılık, yerel para biriminin aşırı değer kazanması, ithalatı cazip hale getirip ihracatı zayıflatır. Bu nedenle, döviz kuru politikası birçok ülke için cari dengeyi kontrol etmenin temel araçlarından biridir.
Ancak kur etkisi kısa vadede sınırlı kalabilir. Ekonomide üretim kapasitesi, ithalat bağımlılığı ve dış talep yapısı gibi faktörler, döviz kurundaki değişimlerin cari dengeye yansıma hızını belirler. Özellikle enerji ve ara malı ithalatına bağımlı ülkelerde, kur artışı maliyet enflasyonuna yol açarak beklenen denge iyileşmesini geciktirebilir. Bu nedenle cari denge ile döviz kuru ilişkisi, yalnızca nominal fiyat değişimlerinden ibaret değildir; üretim yapısının niteliği belirleyici rol oynar.

Türkiye’nin Cari Denge Geçmişi ve Güncel Durumu
Türkiye ekonomisi, son yirmi yılda cari denge açısından dönemsel dalgalanmalar yaşamıştır. 2000’li yılların başında uygulanan yapısal reformlar ve ihracat teşvikleriyle kısa süreli cari fazla dönemleri görülse de, genel eğilim cari açık yönünde olmuştur. Bunun temel nedeni, Türkiye’nin büyüme modelinin iç tüketime ve ithal girdi kullanımına dayalı olmasıdır. Özellikle enerji, ara malı ve sermaye ekipmanlarında dışa bağımlılık, ekonomik genişleme dönemlerinde ithalatın hızla artmasına yol açmıştır.
2010’lu yılların ortalarına kadar küresel sermaye akışlarının güçlü olduğu dönemde cari açık, sıcak para ve dış borçlanmayla finanse edilebilmiştir. Ancak 2018 sonrasında yaşanan kur şokları ve küresel faiz artışları, bu modelin kırılganlığını ortaya çıkarmıştır. Son yıllarda turizm gelirlerindeki artış, altın ithalatındaki düşüş ve ihracatın çeşitlenmesi cari dengeye olumlu yansısa da, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar bu iyileşmeyi sınırlamaktadır. 2024 itibarıyla Türkiye, cari açığını milli gelirin yaklaşık %2–3’ü seviyesinde tutmayı hedeflemekte; orta vadede ise enerji ithalatını azaltarak yapısal bir denge kurmayı planlamaktadır.
Enerji İthalatı, Turizm Gelirleri ve Küresel Ticaret Etkisi
Türkiye’nin cari dengesini etkileyen en belirgin kalemlerden biri enerji ithalatıdır. Doğal gaz, petrol ve kömür gibi enerji girdilerinde dışa bağımlılık oranı %70’in üzerindedir. Bu durum, enerji fiyatlarındaki her artışın doğrudan cari açık üzerinde baskı yaratmasına neden olur. Örneğin, Brent petrol fiyatlarında yaşanan 10 dolarlık artış, Türkiye’nin enerji faturasını milyarlarca dolar yükseltebilmektedir. Bu nedenle yenilenebilir enerji yatırımları ve yerli üretim kapasitesinin artırılması, cari açığın kalıcı biçimde azaltılmasında kritik öneme sahiptir.
Buna karşılık turizm gelirleri, Türkiye’nin cari dengesini dengeleyici en önemli unsur olarak öne çıkar. Her yıl milyonlarca yabancı turistin ülkeye getirdiği döviz girdisi, hizmet gelirleri kaleminde güçlü bir fazlalık yaratır. Özellikle pandemi sonrası dönemde turizm gelirlerinin yeniden artışa geçmesi, cari açığın önemli ölçüde daralmasını sağlamıştır. Küresel ticaretteki jeopolitik gerilimler ve tedarik zinciri değişimleri ise Türkiye için hem risk hem fırsat yaratmaktadır. Avrupa’ya yakınlığı ve üretim kapasitesi sayesinde Türkiye, küresel arz zincirlerinde alternatif tedarik merkezi haline gelmiş; bu da ihracat gelirlerini desteklemiştir.

Cari Açığın Finansmanı: Kısa ve Uzun Vadeli Riskler
Cari açığın finansmanı, ekonomik istikrarın sürdürülebilirliği açısından en kritik alanlardan biridir. Açık, genellikle iki yolla finanse edilir: doğrudan yabancı yatırımlar (uzun vadeli sermaye girişi) ve portföy yatırımları veya dış borç (kısa vadeli sermaye girişi). Türkiye’de uzun süredir gözlenen sorun, cari açığın ağırlıklı olarak kısa vadeli kaynaklarla kapatılmasıdır. Bu durum, uluslararası piyasalarda yaşanabilecek faiz artışları veya jeopolitik gerginlikler karşısında sermaye çıkışlarını hızlandırabilir ve döviz kurları üzerinde baskı yaratabilir.
Uzun vadeli finansman kaynakları olan doğrudan yatırımlar ise, ekonomiye kalıcı değer yaratır ve döviz istikrarına katkıda bulunur. Ancak bu tür yatırımların sürdürülebilir olabilmesi için hukuki güvenlik, öngörülebilir para politikası ve üretim altyapısının güçlendirilmesi gerekir. Cari açığın yüksek olduğu dönemlerde Merkez Bankası rezervleri de denge unsuru olarak devreye girer. Ancak rezerv kullanımı geçici bir çözümdür; kalıcı denge, üretim yapısının ithal girdi bağımlılığını azaltmasıyla sağlanabilir.
Uzman Görüşleri: “Cari Denge, Ekonomik Dayanıklılığın Barometresidir”
Ekonomistler, cari dengenin bir ülkenin dışa karşı finansal dayanıklılığını ölçen en güvenilir göstergelerden biri olduğunu vurgular. Cari fazla, genellikle üretim verimliliği yüksek, ihracata dayalı ekonomilerde görülürken; cari açık, iç talebin üretimi aştığı ve ithalat bağımlılığının arttığı ekonomilerde yaygındır. Ancak uzmanlara göre, cari açık her zaman olumsuz bir gösterge değildir. Eğer açık, uzun vadeli yatırımları finanse ediyorsa, gelecekteki üretim kapasitesini artırabilir ve sürdürülebilir büyümeye katkı sağlar.
Türkiye özelinde ise cari dengenin yapısal sorunlarla birlikte ele alınması gerektiği belirtilmektedir. Enerji ithalatı, düşük katma değerli ihracat ve tasarruf açığı, cari açığın temel nedenleri arasında yer alır. Uzmanlara göre çözüm, ihracatın niteliğini artıran sanayi politikaları ve enerji bağımsızlığını güçlendiren yatırımların hızlandırılmasında yatmaktadır. Cari denge, yalnızca dış ticaretin değil, bir ülkenin ekonomik direncinin, üretim kapasitesinin ve küresel rekabet gücünün aynası olarak değerlendirilmelidir.






