2025’in son çeyreği, Bitcoin için tarihsel olarak en zayıf dönemlerden biri oldu. Dördüncü çeyrek boyunca fiyat hareketleri hem teknik ya da zincir üstü dinamiklerle hem de giderek etkisi artan makro ve politik baskılarla şekillendi.
Bu baskının ilk ve en net kırılma noktası 10 Ekim’de yaşandı. Yaklaşık 19 milyar dolarlık tasfiye dalgası piyasa genelinde likiditenin hızla daralmasına neden oldu. Bitcoin ve genel kripto para piyasası, ABD Başkanı Trump’ın Çin’e gümrük vergisi uygulamasını kısa süre içinde yürürlüğe koyacağını ilan etmesiyle büyük ve sarsıcı bir düşüş yaşadı.
Makro gürültü artarken sermaye değerli metallere kaydı: Hazine şirketleri de nasibini aldı
Trump’ın giderek sertleşen açıklamaları, Fed’e doğrudan müdahale sinyalleri, komite içindeki görüş ayrılıkları ve süregelen jeopolitik gerilimler likiditenin kripto piyasasından çıkmasına neden oldu. Nitekim aynı dönemde emtia piyasasında tarihi yükselişler yaşandı. Emtia tarafında bu yıl gümüş %171, altın %72, bakır %42 değer kazanırken, Bitcoin ise 2018’den bu yana en zayıf dördüncü çeyreğine ilerliyor.
Dördüncü çeyreğin bir diğer kritik başlığı ise kripto hazine (DAT – Digital Asset Treasury) şirketlerinde yaşanan sert baskıydı. DAT hisselerinde görülen geri çekilmeler, primlerin (mNAV) hızla erimesi ve özellikle Strategy ($MSTR) hisselerindeki düşüş bu modelin artık işlemediğine dair eleştirilerin de artmasına neden oldu.
Tartışmaya bir de MSCI’nin dijital varlık ağırlığı yüksek hazine şirketlerini endeks dışı bırakabileceği ihtimali eklendi. Şimdi piyasa 15 Ocak MSCI kararını beklıyor. Eğer bu karar hayata geçerse, dünyanın en büyük Bitcoin hazine şirketi olan Strategy yakın zamanda MSCI ve potansiyel olarak diğer büyük borsa endekslerinden çıkarılabilir.
Makro belirsizlik bu süreçte oldukça yüksekti. Fed önce net bir şekilde “indirime gitmeyeceğiz” sinyali verdi, ardından söylemini yumuşattı ve Aralık ayında faiz indirimi geldi.
Ancak bu kez de piyasanın odağı yapay zekâ rallisine ilişkin endişelere kaydı. Oracle, Nvidia ve benzeri şirketlerin hızlanan sermaye harcamaları sürerken, yatırımcılar giderek artan harcamaların getirilerini sorgulamaya başladı.
2026’ya girerken gözler MSCI ve para politikası ayrışmasında
2026’ya girerken gözler yeniden makro ve siyasi gelişmelere çevrilmiş durumda. 15 Ocak’ta açıklanacak MSCI kararı, özellikle DAT hisseleri açısından kritik olmaya devam ediyor. Ancak daha geniş resimde, asıl belirleyici unsur küresel para politikalarındaki ayrışma olacak.
- Japonya faiz artırdı.
- ECB, faiz indirimlerine ara verdiğini ve bu başlığın uzun süre masada olmayacağını net biçimde ifade etti.
- Fed ise indirim sürecini başlatmış olsa da, 2026 için piyasa fiyatlaması yalnızca 1 ila 2 faiz indirimine işaret ediyor.
Fed’de değişim rüzgarı yaşanırken bağımsızlık tartışmaları devam edecek
Trump cephesi indirimlerin devamını isterken, Fed üzerindeki siyasi baskı ve bağımsızlık tartışmaları yeniden alevlenmiş durumda. Powell’ın görevden ayrılmasıyla birlikte Trump’ın faiz indirimlerini destekleyen bir başkan istemesi, ancak aynı zamanda “tam uyumlu” bir isimle bu tartışmayı daha da büyütme riskini göze almak istememesi, daha orta yolcu bir aday ihtimalini güçlendiriyor.
Bununla birlikte yalnızca başkan değişimi yeterli olmayabilir. Lisa Cook’un görevden alınmasına yönelik girişimin yargıya taşınması ve 21 Ocak’taki duruşma, Fed içi dengeler açısından kritik olacak. 2026’da oy hakkı alacak Cleveland, Philadelphia, Dallas ve Minneapolis Fed başkanları da komitenin tonunu belirleyecek isimler arasında.
QT bitti: “QE-lite” dönemi
Bir diğer önemli başlık ise bilanço politikası. Fed, 1 Aralık itibarıyla QT (bilanço küçültme) sürecini sonlandırdı. 12 Aralık’tan itibaren kısa vadeli Hazine bonosu alımlarına başladı; piyasa bunu “QE-lite” olarak adlandırıyor.
Piyasanın bunu “QE-lite” diye adlandırmasının temel nedeni, Fed’in uzun vadeli tahvil alarak faizleri baskıladığı klasik QE’ye kıyasla daha sınırlı bir hedefle hareket etmesi: Buradaki amaç, doğrudan büyümeyi hızlandırmaktan ziyade, rezervleri desteklemek ve kısa vadeli fonlama koşullarını daha öngörülebilir tutmak.
Yani “tam ölçekli bir gevşeme” değil; daha çok sistemin yağını koyan, sürtünmeyi azaltan bir yaklaşım. Henüz net bir nicel gevşeme sürecine girilmiş değil, ancak likidite tarafında atılan bu adımlar 2026 için kritik bir zemin oluşturuyor.



































