Finans dünyasında yankı uyandıran bu gelişmeler, yatırımcıların ve bankacıların dikkatini kredi sisteminin görünmeyen risklerine çevirdi.
JPMorgan Chase CEO’su Jamie Dimon’un, “Sorun küçük görünüyorsa, henüz tüm tabloyu görmemişsinizdir” uyarısı, piyasalar açısından yeni bir dönemin habercisi olarak görülüyor.
Bloomberg’in son analizine göre, bankalar artık yalnızca borç veren değil; aynı zamanda finansal sistemin “risk dedektifleri” konumunda.
Kredi Kalitesinde Görünmeyen Zayıflıklar
Son dönem bilançoları, kredi piyasasında yüzeyin altında biriken sorunların sinyallerini veriyor. Özellikle ABD’deki bazı bölgesel bankalar, gayrimenkul ve imalat sektörlerinde beklenmedik zarar açıklamalarıyla dikkat çekti.
Banka dışı finans kuruluşlarının (özellikle özel kredi fonlarının) hızla büyümesi ise bu tabloyu daha karmaşık hale getiriyor. Bu kurumların büyük kısmı doğrudan regülasyon altında olmadığından, kredi risklerinin gerçek boyutu çoğu zaman geç fark ediliyor.
Uzmanlar, küçük bir temerrüdün ya da dolandırıcılık vakasının bile sistemin daha derin katmanlarında benzer örneklerin olabileceğini söylüyor.
Bankacılar Yeni Döneme Hazırlanıyor
Piyasalarda yaşanan bu gelişmeler, bankaların kredi stratejilerini yeniden gözden geçirmesine yol açtı. Artık kredi verme süreçlerinde yalnızca kâr marjı değil, riskin görünürlüğü de öncelik kazanıyor.
Bankalar, portföylerini yeniden yapılandırarak özellikle ticari gayrimenkul ve özel kredi segmentlerinde temkinli davranmaya başladı. Bununla birlikte, yeni teknoloji destekli denetim sistemleriyle kredi takibi daha sıkı hale getiriliyor.
Yatırımcılar Temkinli, Analistler Bölünmüş
Yatırımcılar açısından tablo karışık. Bir kesim, mevcut risklerin yönetilebilir olduğunu ve finans sisteminde 2008 benzeri bir zincirleme etkinin olasılığının düşük kaldığını savunuyor.
Diğer kesim ise küçük ölçekli kredi sorunlarının zincirleme etki yaratabileceği konusunda uyarıyor. Moody’s ve diğer derecelendirme kuruluşları, bankacılık sisteminin genel olarak sağlam kaldığını ancak kredi kalitesindeki bozulmanın devam etmesi hâlinde görünümün “durağandan negatife” dönebileceğini belirtiyor.
Kredi piyasalarındaki bu gerginlik, yalnızca ABD ile sınırlı değil. Küresel yatırımcılar risk algılarını yeniden şekillendirirken, gelişmekte olan piyasalar da bu durumdan etkilenebilir.
Türkiye açısından bakıldığında, uluslararası finansman koşullarının sıkılaşması ve yatırımcıların daha temkinli davranması, dış borçlanma maliyetleri üzerinde baskı oluşturabilir. Bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısı bu etkileri sınırlasa da, kredi kalitesi ve tahsilat performansı yakından izlenmeye devam edecek.





















