Şirketin CEO’su Noritaka Okabe, önümüzdeki birkaç yıl içinde stablecoin ihraççılarının Japon devlet tahvillerinin büyük alıcıları hâline gelebileceğini ve bunun Japonya Merkez Bankası’nın para politikası üzerindeki kontrolünü etkileyebileceğini söyledi.
JPYC’den Dijital Yen Hamlesi
JPYC, 27 Ekim’de yene sabitlenen stablecoin’lerini piyasaya sürerek Japonya’nın dijital para alanındaki en büyük adımlarından birini attı. Şirket şu ana kadar yaklaşık 143 milyon yen (yaklaşık 937 bin dolar) değerinde JPYC ihraç etti.
12 Kasım itibarıyla 4.707 hesap sahibi bulunan şirket, önümüzdeki üç yıl içinde 10 trilyon yen (yaklaşık 66,3 milyar dolar) değerinde stablecoin ihraç etmeyi hedefliyor.
Stablecoin’ler Tahvil Piyasasını Nasıl Etkileyebilir?
JPYC CEO’su Okabe’ye göre stablecoin piyasası giderek dolar merkezli bir yapıya bürünmüş durumda. Bu durum, Japon şirketlerinin küresel işlemlerde ek hedge maliyetleri üstlenmesine neden oluyor. Okabe, bu sorunu şu sözlerle değerlendirdi:
“Çeşitli varlıklar artık blockchain üzerinde gerçek zamanlı işlem görüyor. Ancak stablecoin piyasasında dolar hâkimiyeti sürüyor. Bu da Japon firmaları için işlem ve risk yönetiminde ek maliyet yaratıyor.”
JPYC, yen tabanlı stablecoin’lerin yaygınlaşmasıyla Japon yatırımcıların daha istikrarlı, düşük maliyetli ve yerel para birimiyle uyumlu dijital finansal araçlara erişebileceğini düşünüyor.
Okabe ayrıca, stablecoin ihraççılarının ellerindeki büyük fonlarla Japon devlet tahvillerine yatırım yapmasının kaçınılmaz olabileceğini, bunun da merkez bankasının para politikası üzerindeki etkisini dolaylı olarak sınırlayabileceğini vurguladı.
Blockchain Tabanlı Tahvil Alımları
JPYC’nin öngörüsü, dijital varlıkların artık sadece kripto piyasalarının değil, geleneksel finansın da önemli bir bileşeni haline geldiğini gösteriyor.
Uzmanlara göre stablecoin’lerin artan kullanımı, gelecekte devlet tahvillerinin tokenleştirilmesi, blockchain tabanlı tahvil piyasalarının doğuşu ve dijital merkez bankası paralarının (CBDC) daha etkin entegrasyonu gibi gelişmeleri beraberinde getirebilir.
Bu da Japonya gibi düşük faiz politikasına sahip ülkelerde, finansal istikrarın yeniden tanımlanmasına yol açabilir.


























