ABD Merkez Bankası (Fed) faiz oranını sabit tutarken, 1 Aralık itibarıyla parasal sıkılaşma (QT) sürecinin de sonlanacağını duyurdu. QT sürecinin bitişi ilk etapta riskli varlıklar için olumlu olarak değerlendirilse de, Fed Başkanı Jerome Powell’ın bir sonraki faiz indirimi için ‘garanti değil’ mesajı vermesiyle piyasada gerileme yaşandı.
Bitcoin, kısa vadeli toparlanma beklentisine rağmen karar sonrası düşüşte. Sabah saatlerinde ise gözler ABD ile Çin görüşmesindeydi; görüşmeden de güçlü bir uzlaşma mesajı çıkmayınca, Bitcoin yeniden düşüşe geçti.
QT Bitişinin Bitcoin’e Etkisi Ne Olacak?
Kripto piyasaları açısından bakıldığında, QT’nin durması ve Fed’in bilançosundaki daralmanın son bulması ile para piyasalarındaki baskının hafiflemesi gerekir. Bankacılık rezervlerindeki erimenin yavaşlaması, finansal koşulların gevşemesi ve risk iştahının artmasıyla birlikte bu süreç Bitcoin gibi riskli varlıklar için destekleyici bir ortam yaratabilir.
Ayrıca, QT’nin durması bir sonraki aşamada niceliksel genişlemenin (QE) önünü açabilir. QE, yani merkez bankasının piyasaya yeniden likidite enjekte etmesi geçmişte riskli varlıklarda önemli rallileri de tetiklemişti; bunun en yakın örneği olarak 2021’deki yükseliş gösterilebilir. Ancak şu an için QT’nin bitmesi, QE’nin baslaması demek değil.
Altın’da Gerileyiş Sürüyor! Likidite Bitcoin’e Akabilir mi?
Bu sırada altında sert düzeltme yaşanıyor. Spot altın, geçen hafta 4.381 dolar ile rekor kırmasının ardından %10’un üzerinde düşerek 3.915 dolara kadar geriledi ve Nisan ayından bu yana görülen en sert haftalık düşüşünü yaşadı.
Altındaki geri çekilme, yatırımcıların bir kısmının tekrar Bitcoin ve kripto piyasalarına yöneldiğine işaret ediyor olabilir; Farside Investors verilerine göre, altının 20 Ekim’de rekor kırmasından bu yana Bitcoin ETF’lerine 839 milyon dolar net giriş oldu. Aynı dönemde altın destekli ETF’lerden 4,1 milyar dolar çıkış yaşandı.
Tarihsel olarak da benzer dönemlerde, altın ralli sonrası zayıflarken Bitcoin’in güçlendiği görülmüştü. Ancak analistler bu döngünün bu kez birebir tekrarlanmayabileceğini, makro koşulların (faiz, dolar, jeopolitik riskler) artık çok daha belirleyici olduğunu ifade ediyor.


































