Kripto piyasasında son dönemde yeni bir değişim yaşanıyor. Bloomberg’in haberine göre, bazı Bitcoin balinaları artık varlıklarını satmadan doğrudan spot Bitcoin ETF’lerine aktarmaya başladı. Bu konuda BlackRock, dünyanın en büyük varlık yöneticisi ve en başarılı yatırım fonu IBIT ile başı çekiyor.
SEC tarafından 29 Temmuz 2025’te yürürlüğe giren yeni bir kural ile, kripto varlıklara dayalı ETP’lerde (spot BTC ve ETH ETF’leri) “in-kind” işlemlerine izin verildi. Böylece, yatırımcıların Bitcoin’lerini önce nakde çevirip sonda da fon yöneticilerine gönderme zorunluluğu ortadan kalktı.
Bu düzenlemenin öncesinde ise yatırımcılar Bitcoin’lerini önce Amerikan dolarına çeviriyor, bu da satış işlemi sayıldığı için kazanç vergisi doğuruyordu. Yeni düzenleme ile yatırımcılar Bitcoin’lerini doğrudan ETF’lere coin olarak aktarabiliyor; dolayısıyla işlem sırasında vergi yükümlülüğü de doğmuyor.
Büyük yatırımcıların yeni limanı BlackRock oldu
Balinaların geçiş sürecinde ise varlıklarını giderek BlackRock’ın iShares Bitcoin ETF (IBIT) ürününe taşıdığı görülüyor. Dünyanın en büyük varlık yöneticisinin dijital varlıklardan sorumlu yöneticisi Robbie Mitchnick, şirketin bu yol ile 3 milyar dolardan fazla değerde Bitcoin’in IBIT’e dönüşümünü kolaylaştırdığını açıkladı.
Yetkili, birçok balinanın artık Bitcoin’lerini halihazırda çalıştıkları finansal danışmanlar ve özel bankalar aracılığıyla koruma fikrini daha güvenli ve pratik bulduğunu, dolayısıyla da Bitcoin’lerini bu ETF’lere taşıdıklarını belirtti.
BlackRock’ın girişimi IBIT, ABD’de onaylanan yaklaşık bir düzine spot Bitcoin ETF’i arasında en başarılı ihraççı konumunda olup, Haziran itibarıyla şirketin yönetilen varlık miktarı (AUM) 70 milyar doları aşarak onu tarihteki en hızlı büyüyen ETF’i haline getirdi.

Balinalar neden bu yolu seçiyor?
SEC’nin son düzenlemesi, büyük yatırımcılara önemli bir kapıyı araladı. Yeni düzenleme ile ETF hisselerini nakit yerine doğrudan Bitcoin ile değiştirmek mümkün hale gelirken, özellikle yüksek miktarda varlık yöneten kurumlar ve balinalar için süreci hem daha verimli hem de vergi açısından daha avantajlı hale getirdi.
Eskiden ETF’ye girmek isteyen bir yatırımcı önce Bitcoin’ini satıp dolar elde etmek, ardından bu parayı fona yatırmak zorundaydı. Bu işlem hem zamana yayılıyor hem de satıştan doğan vergi yükü yaratıyordu. Yeni modelde ise Bitcoin doğrudan ETF’ye aktarılıyor; satış gerçekleşmediği için vergi de doğmuyor.
Bu dönüşüm sadece vergisel bir kolaylık sunmuyor, aynı zamanda varlıkların yönetim biçimini de değiştiriyor. ETF hisseleri aracı kurum veya özel bankalar üzerinden tutulabildiği için, bu hisseleri teminat olarak göstermek, kredi veya finansman sağlamak çok daha kolay hale geliyor.
Bir diğer önemli neden ise operasyonel kolaylık sağlaması. Miras planlaması, tröst veya vekalet gibi hukuki süreçlerde, özel anahtarlarda tutulan kripto varlıklar her zaman karmaşık süreç yaratır. ETF hisseleri ise kayıtlı menkul kıymetlerdir; yani varis ataması, raporlama ve saklama süreçleri yasal çerçeve içinde açık biçimde tanımlanmıştır. Bu durum, aile ofisleri ve özel bankalar için büyük bir kolaylık anlamına geliyor.
Son olarak, bu sistem piyasa açısından da daha verimli bir yapı sunuyor. Çünkü “in-kind” denilen bu mekanizma, nakit işlemlerinde ortaya çıkan fiyat kayması (slippage), komisyon farkı (spread) ve aracı satış vergisi gibi maliyetleri ortadan kaldırıyor. Yani hem fon yöneticisi hem yatırımcı açısından daha sade, doğrudan ve düşük maliyetli bir yapı oluşuyor.