Fed, 29 Ekim’de politika faizini 25 bp indirerek %3,75–4,00 aralığına çekti. Ancak daha da önemlisi, Fed Başkanı Powell 1 Aralık 2025’ten itibaren bilanço küçültme (QT) sürecini sonlandıracağını açıkladı.
2022’ye gelindiğinde, ABD’de enflasyon %8 seviyesine ulaşmış ve 1981’den o tarihe kadar en yüksek seviyeyi görmüştü. Fed, o sıralar piyasalara şok etkisi yaratmadan ekonomiyi soğutmak istedi ve bilançosunu neredeyse 9 trilyon dolara çıkaran pandemi kaynaklı büyük teşvik önlemlerini geri çekmek için Haziran 2022’de mevcut QT’yi başlattı.
Parasal sıkılaşma bitiyor, sıradaki gevşeme mi?
Fed’in QT’yi sonlandırıp Hazine bonolarına yatırım yapması, doğrudan bir “QE” (nicel genişleme) hamlesi olmasa da uzmanlara göre piyasaya “sessiz bir likidite artışı” getiriyor.
QT’nin bitmesi otomatik olarak QE’ye geçiş demek değil; QE, Fed bilançosunun yeniden büyümeye başlamasıyla gerçekleşir. Mevcut çerçeve, bilanço stokunun sabitlenmesi ve vade yapısının kısaltılması stratejisini yansıtıyor, yani Fed QT’yi bitirerek şimdilik bilanço genişlemesinden ziyade likidite koşullarını dengede tutmayı hedefliyor.
QT, Fed’in vadesi gelen menkul kıymetlerin tamamını yeniden yatırmaması yoluyla bilançosunu doğal erimeyle küçültmesiydi. Son aylarda piyasa fonlama koşullarındaki sıkılaşma ve banka rezervlerindeki düşüş sinyalleri güçlendiği için de Komite, QT’yi 1 Aralık’ta durdurma kararı aldı.

QE (Nicel Genişleme) nedir?
Niceliksel (parasal) genişleme (QE), merkez bankalarının ekonomiyi canlandırmak adına doğrudan para enjekte ettiği ve geleneksel araçların yetersiz kaldığı dönemlerde başvurduğu bir para politikasıdır.
Açık piyasada menkul kıymet alımları yaparak QE, faiz oranlarını düşürmeyi ve para arzını artırmayı hedefler. Bu süreçte merkez bankaları büyük ölçekli varlık alımlarıyla (Hazine/MBS vb.) bankacılık sistemine yeni rezerv yaratarak bilançosunu büyütür. Böylece bankalara ek likidite sağlanır, kredi kanalları açılır ve yatırımlar teşvik edilerek ekonomik büyüme desteklenir.
Fed, QE sürecinde devletten tahvil ve benzeri kağıtlar satın alır; karşılığında piyasaya nakit verir. Bu nakit bankaların eline geçer ve:
- Bankaların elindeki para miktarı artar,
- Kredi verme iştahı yükselir,
- Faiz oranları genel olarak düşerken, ekonomik büyüme ve enflasyon da desteklenir.
ABD Merkez Bankası, 2008 finansal krizi ve COVID-19 salgını dönemlerinde QE politikalarıyla ekonomiyi desteklemiş, bu süreçte piyasaların istikrar kazanmasında da kritik rol oynamıştı.
Klasik para politikası araçları (faiz indirimi, zorunlu karşılık değişimi) yeterli etkiyi göstermediğinde, merkez bankası devlet tahvilleri veya diğer finansal varlıkları piyasadan satın alarak likidite yaratır.
Niceliksel genişleme Bitcoin’i nasıl etkiler?
Fed’in bilanço politikaları, yalnızca hisse senetleri ve tahvil piyasalarını değil, Bitcoin ve genel kripto varlık ekosistemini de yakından etkiliyor. Tarihsel olarak, niceliksel genişleme (QE) dönemleri finansal sistemde likidite bolluğu yaratırken, bu likiditenin kripto varlıklara da akış sağladığı görüldü.
Piyasa büyüdükçe ve hisse senetleri QE kaynaklı olarak tüm zamanların en yüksek seviyelerine tırmanırken, Bitcoin de alternatif bir yatırım aracı olarak yer buldu. Örnek olarak, Bitcoin fiyatı COVID-19 endişeleriyle çöken 2020 başlarında, Fed’in tam ölçekli QE programını başlatmasına kadar kalıcı bir toparlanma gösterememişti.
Benzer şekilde, Fed’in Ekim 2019’da QT (parasal sıkılaşma) programını resmen sonlandırmasının ardından, genel kripto piyasasında belirgin düşüşler yaşandı. Ancak Mart 2020’de QE’nin başlamasıyla birlikte, Bitcoin ve diğer kripto varlıklar güçlü bir ralliye girdi ve sonraki aylarda tüm zamanların zirvesine ulaştı.
Analistler ise burada asıl itici gücün likidite olduğunu, sisteme yeni likidite girmediği sürece, kripto varlıkların ki özellikle altcoinlerin genellikle geride kaldığını ifade ediyor. Tersine, parasal genişleme dönemlerinde likidite bolluğu oluştuğunda, 2020 örneğinde olduğu gibi, Bitcoin’in yükseliş olasılığı artıyor. Yine de bu, her zaman aynı ölçüde fiyatlamaya dönüşmeyebilir; çünkü QE tek başına değil, piyasa risk iştahı, faiz görünümü ve makro koşullarla birlikte etki gösterir.








