Ankete katılan merkez bankası yetkililerinin %95’i, önümüzdeki 12 ayda altın rezervlerini artıracaklarını söyledi. Bu oran, 2021’den bu yana artış gösterdi.
Merkez Bankaları Altına Yöneldi, Dolar Geri Plana İtildi
Ankette, merkez bankalarının önümüzdeki beş yıla ilişkin rezerv planları da dikkat çekti. Yetkililerin %43’ü kendi kurumlarının altın rezervlerini artıracağını belirtirken, %57’si mevcut seviyelerin korunacağını ifade etti. Hiçbir katılımcı, altın rezervlerinde azalma beklemediğini açıkladı.
Dolar rezervlerine ilişkin beklentiler ise tam tersini gösterdi. Katılımcıların %28’i dolar rezervlerinde “önemli ölçüde” azalma beklediğini, %45’i ise “orta düzeyde” bir gerileme öngördüğünü söyledi. Sadece %17’lik bir kesim dolar rezervlerinin sabit kalacağını bildirdi.
Altın Tercihinde Kriz Performansı Belirleyici Oldu
Merkez bankalarına altın tutma nedenleri sorulduğunda, katılımcıların %85’i kriz zamanlarında altının gösterdiği güvenli performansın belirleyici olduğunu ifade etti. Bununla birlikte:
- %81’i altını portföy çeşitlendirici olarak değerlendirdi.
- %80’i ise altının uzun vadeli değer koruma özelliğine vurgu yaptı.
Gelişmekte olan piyasa ekonomileri (EMDE) grubundaki merkez bankalarının %87’si, kriz zamanlarında altının performansını en önemli faktör olarak gösterdi. Bu oran gelişmiş ekonomilerde %77 düzeyinde kaldı. Altının jeopolitik bir çeşitlendirici olarak görülüp görülmediği sorusuna, EMDE yetkililerinin %78’i “önemli” yanıtını verirken, gelişmiş ülkelerde bu oran %46’da kaldı.
Altın Rezervlerinde Tercih: İngiltere Merkez Bankası Öne Çıktı
Dünya Altın Konseyi, anket katılımcılarının altın rezervlerini saklama tercihlerini de paylaştı. Geçen yıl %55 olan İngiltere Merkez Bankası’nı tercih edenlerin oranı, bu yıl %64’e yükseldi. Bu artış, İngiltere’nin rezerv saklama konusunda güvenilirliğini pekiştirdi.
Ayrıca raporda, merkez bankalarının son üç yılda bin tonun üzerinde altın biriktirdiği belirtildi. Bu miktar, önceki on yıldaki yıllık ortalama 400-500 tonluk alımları ikiye katladı. Rezerv toplama hızındaki bu yükselişin, jeopolitik riskler ve ekonomik belirsizliklerin arttığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekti.
